GÜNEŞ DOĞARKEN
Salih Mehmet Ersoy
Avrupanın Adalet ve Hukuk anlayışı!..
İnsan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü söz konusu olduğu zaman mangalda kül bırakmayan AB, sözde Ermeni Soykırım martavalı gündeme geldiği zaman, yalancılılığı ve sahtekarlığı mübah sayan bir anlayış sergilemesi, AB’nin ne menem bir hukuka sahip olduğunun en güzel delilidir.
Bir suç işlense bile, suçu işleyen kişi kim olursa olsun, suçu işlemediği hususunda kendini savunma hakkına sahip olduğu halde ve bu hakkı kimsenin suçu işleyenin elinden almasına imkan olmadığı halde, “ben böyle bir suç işlemedim” veya “hayır sizin iddia ettiğiniz gibi Ermeni Soykırımı olmamıştır”, diyen herhangi bir insanın suçlu sandalyesine oturtulması, Avrupa için bir yüz karasından başka bir şey değildir.
1915 yılında yapıldığı iddia edilen soykırım, aslında Ermeni çetecilerinin Anadolu insanına karşı uyguladığı soykırımdan başka bir şey değildir. Bu gün Türkiye’nin devlet arşivlerinde bulunan emareler bu yazdıklarımızın en büyük kanıtıdır.
Ohalde bu yaşanmış olaylar Türkiye devlet arşivlerinde bulunduğuna göre, “Ermeniler Anadoluda Türk halkına karşı soykırım yapmamıştır” diyen kim olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından mahkemeye çağrılması, AB’ye göre normal sayılmaldır.
Gidi kin ve garaz, Avrupa ne yazık ki halâ İstiklal Harbinin tokadını! unutmamış görünüyor.
Bu gün Avrupanın sergilediği tutum, ne acıdır ki BM tarafından alınan kararlara bile saygıda kusur edilmektedir.
Lozan Polis Mahkemesinin uluslararası hukuktaki yeri
Lozan Polis Mahkemesinin Doğu Perinçek hakkında almış olduğu kararını uluslararası hukuk açısından irdelerken, öncelikle şu soru üzerinde düşünmek gerekir:
Ermeni soykırımı iddialarının sahipleri, çeşitli ülke parlamentolarında “Ermeni soykırımını tanıyan” kararlar alınmasına rağmen, neden bugüne kadar uygun bir mahkemeye başvurarak “Ermeni soykırımı yapılmıştır” diye bir hukuki karar çıkartmamışlardır ?
Çünkü uluslararası hukukta “Ermeni soykırımı” diye bir olayı kabul edebilecek bir zemin bulunmamaktadır.
Lozan Polis Mahkemesi, Doğu Perinçek’i mahkum ederken, “Ermeni soykırımı yapıldığını” bir veri olarak kabul etmekle iki temel hata yapmıştır:
1- Lozan Polis Mahkemesi, “Ermeni soykırımı yapıldığını”, İsviçre Soykırım İhlal Yasası’nın ihlaline gerekçe göstermek için dahi olsa, mahkeme kararlarına geçirmeye YETKİLİ DEĞİLDİR. Çünkü:
Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanarak 12 Ocak 1951 tarihinde yürürlüğe giren Uluslararası Soykırım Suçlarını Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesi (Convention on the Prevention and Punishment of the Crime of Genocide, entry into force 12 January 1951, in accordance with article XIII)’nin 4. maddesine göre, Sözleşmenin 2. ve 3. maddelerinde sayılan suçları bireyler işler.
(Article-4 : Persons committing genocide or any of the other acts enumerated in article III shall be punished, whether they are constitutionally responsible rulers, public officials or private individuals. )
Sözleşme’nin 6. maddesine göre; soykırımı işlemekle suçlanan kişileri yargılama yetkisi bulunan organ ise, suçun işlendiği ülke Devletinin yetkili mahkemesi veya Tarafların kabul etmesi halinde bir uluslararası ceza mahkemesidir.
(Article-6: Persons charged with genocide or any of the other acts enumerated in article III shall be tried by a competent tribunal of the State in the territory of which the act was committed, or by such international penal tribunal as may have jurisdiction with respect to those Contracting Parties which shall have accepted its jurisdiction. )
Bu 6. madde çerçevesinde, bugüne kadar Türklerin Ermenilere soykırım yaptığı iddiasıyla, yetkili bir Türk mahkemesinde, hakkında soykırım davası açılmış ve/veya hükmolunmuş hiçbir Türk vatandaşı yoktur.
Bu durumda, yetkili bir Türk mahkemesi tarafından hükmolunmamış bir soykırım suçunu, VAR kabul etmeye Lozan Polis Mahkemesi, hattâ hiçbir ülkenin mahkemesi, yetkili değildir.
2- Lozan Polis Mahkemesi, “Ermeni Soykırımı” diye bir ifade kullanmakla da bir HUKUK HATASI yapmıştır.
Gerçekler bu kadar açık ve ortada iken, AB’ye üye hiçbir ülkenin İsviçre’nin yaptığı madrabazlığa, kin ve nefret çağrıştıran sözde yasasına göz yummamızı kimse beklememelidir.
Birkez daha çağrıda bulunuyor ve AB denen bu uyduruk BİRLİĞE asla itibar edilmemesini öneriyoruz.
Bizler, demokrasiye, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne saygıda kusur etmeyenlerle ancak ilişkiler kurabiliriz.
Gerisi fasa fisodan ibarettir.