Bir söz vardır.
''herkes kendi kapısının önünü süpürürse sokaklar temiz olur.''
Toplumlar bireylerden oluşur. Her birey toplumsal ahlak ve çıkarlarını gözeterek yaşama alışkanlığı edindiğinde, toplumunda düzgün olacağı pek tabidir.
Boyuna şikâyet ediyoruz vurgunculardan, hortumculardan bu arada atladığımız bir gurup daha yok mu sizce. Fırsatçılar.
Devlet bir yasa çıkarmaya çalıştı morgate.
Namı diğer (uzun vadeli kredilerle ev sahibi olma sistemi)
Amaç birçok insanı ev sahibi etmekti. Özellikle dar gelirliler.
Neler oldu bir bakalım..!!
Ev fiyatları derhal ikiye, üçe katlandı. Elbette ki kira ücretleri de...
Dolayısıyla ev fiyatları öyle bir arttı ki, Kredi ile ev almak isteyenlerin kanun öncesi almak zorunda olduğu banka kredisi tutarları da iki-üç misline çıktı.
Türkiye'de insanların ücretleri belli, özellikle dar gelirli ve mağdur vatandaşın. Dolayısı ile mevcut gelirlerini kredi taksitlerini ödeye bilmesi imkânsız hale geldi. Biraz daha cesur olup evi kiraya verip taksitleri öyle öderim diyenler ise kiraları öyle bir yükseltti ki (örneğin: kanun öncesi 250 YTL olan evin kirası, kanundan sonra 500-600YTL oldu. Ve evleri kiralayacak kişi bulunamadı ve maalesef yine ödenemedi taksitler.Hasbel kader kredi almış olanlarsa kredi faizlerinin yükselmesi nedeniyle zor durumda kaldı
Kime yaradı kanun.
Parası olanlara. .
Mağdur olan kim bu arada: zavallı vatandaş...
Sonuç olarak: Tıpkı 2000 li yıllarda dövizle ev alıp, bu girişimini hayatıyla sonlandıranlar dövizzedeler gibi, morgate zedelerde oluşursa hiç şaşmayacağım.
Bir de günlerdir vatandaşımızı yakan Fındık ve Fiskobirlik olayı var tabi.
Bu konu hem üretici, hem Birlik, hem de gelmiş geçmiş tüm hükümetler adına soru ve çıkmazlarla dolu.
Fiskobirlik neden sürekli zarar eder.
Alım fiyatları oluştururken iç ve dış piyasa arz/talep dengesi ve diğer etkenler dikkate alınmaz mı?
Neden elinde 50 bin ton fındık kalmıştır.
Alım yapılırken ihtiyaçlar neye göre belirlenmiştir.
Yıllardır zarar eden bir kuruluşun zarar nedenleri denetim firmalarınca araştırılıp rapor edildiyse, neden gerekli önlemler alınarak bu güne kadar revizyona gidilmemiştir.
Fisko Birlik tarafından ürün fiyatları 7.050YTL Ytl olarak Ticaret Borsası: 5.800YTL Serbest Piyasa: 5.800YTL belirlenirken elbette piyasa koşulları ve arz talep dengesi ve kar marjı dikkate alınmıştır.
Yaşanan karmaşa sonunda ürünün üreticinin elinde kalmasını fırsat bilen tüccarın, üreticinin elindeki malı 1500–2000 ytl gibi bir fiyata kapatmak istemesi fırsatçılık değil midir?
Serbest piyasa koşuları dediğinizi duyabiliyorum.
Acımasız kapitalist düzenin acımasız koşulları.
Ne oldu.
Bizim eskiden gelen müşteriye bir ürün sattığında, diğerini de yandaki komşumdan alın daha siftah etmedi. Diyebilen tüccarımıza .
Her alanda ahlak anlayışı böylesine değişen toplumların yıkıma uğraması kaçınılmazdır.
Mademki düzeni değiştiremiyoruz; o halde oyunu kurallarına göre oynamanın yolları aranmalıdır.
Fındık üreticileri:
Mademki Fiskobirlik sorunlarınıza çare olamıyor.
O halde bir araya gelmeli; kapitalist düzenin gereğine ayak uydurabilecek daha aktif, daha çağdaş, ticari üretim ve satış politikaları üretebilecek yeni bir oluşumun yollarını aramalısınız.
Sayın hükümet yetkilileri:
Bu güne kadar Yapılan yanlış uygulamaların faturası hep vatandaşa kesildi.
Verdiği vergiler ona buna peşkeş çekildi, usulsüz kredi kullandırıldı, birileri köşeyi dönerken, kemer sıkmak hep dar gelirli vatandaşa ve üreticilere düştü ekonomik çıkmazların altında ezildi de ezildi...
Bu konuda da. Fisko Birlik kadar zamanında üretilen yanlış politikalar ve uygulamalar nedeniyle dönmeyen çarkta, Mevcut hükümette dahil olmak üzere, herkes üzerine düşen sorumluluğu üstlenmek zorundadır.
Fisko Birlik vatandaştan Kg 7050 YTL den anlaşma yaparak, fındığı aldı ise, parasını da ödemek zorundadır.
Fatura bu olayda da üreticiye kesilmemeli ve gereği yapılmalıdır.
Bir şekilde kredi sağlanarak Fisko Birliğin vatandaşa olan borcunu ödemenin yolları açılması, gelecek yılarda da böyle durumların yaşanmaması için gerekli önlemlerin alınması toplum huzuru açısından gereklilik halini almıştır.
Önlem alınmadığı takdirde, birçok üründe olduğu gibi fındığında üretim cazibesini kaybederek üretiminden kaçınılması ülke ekonomisi için yararlı olmayacaktır.
Tarımın yok olmaya başladığı ülkemizde; daha bilinçli, ülke tabanına ve ihtiyaçlarına uygun, çağdaş ve akılcı bir tarım politikasının oluşturulmasının gereği yanında, elimizde kalmış sayılı verimli ürünlerden, karadenizin belli başlı gelir, hatta geçim kaynaklarından olan bu ürünün zarar uğratılmaması toplumsal huzur için de gereklidir.
Ulusal Önderimiz Atatürk'ün tarım ve çiftçiler ile ilgili dört sözünü anımsamak isterim:
: "Eğer milletimizin büyük çoğunluğu çiftçi olmasaydı, biz bu gün dünya üzerinde olmayacaktık." "Kılıç kullanan kol yorulur, nihayet kılıcı kınına koyar ve belki kılıç o kında küflenmeye, paslanmaya mahkûm olur. Fakat sapan kullanan kol gün geçtikçe daha ziyade kuvvetlenir ve daha çok kuvvetlendikçe daha çok toprağa malik ve sahip olur." "Türk ekonomisinin temeli ziraattır." "Türk köylüsünü 'Efendi' yerine getirmedikçe memleket ve millet yükselemez."
|